Humboldt ve Eğitim İdeali

Eğitim dediğimiz zaman aklımızda canlanan en basitinden, okuldur. ‘Eğitim hayatı’, ‘eğitim geçmişi’ gibi ifadeler kullanarak katettiğimiz dereceyi belirtiriz. Aslında bu kadar basit değildir. Her okula giden insan için eğitimli diyemeyeceğimiz gibi sadece okul hayatına bakarak eğitimsiz bir insan diyemeyiz.

Berlin’de bulunan Humboldt Üniversitesi’nin kurucularından olan Prusyalı Wilhelm von Humboldt bir devlet adamı, dilbilimci ve filozoftur. Günümüz eğitim sisteminin temelinin atılmasında etkisinin büyük olduğunu söyleyebileceğimiz eğitim teorisi ile bilinen Humboldt, aynı zamanda 1809-1810 yıllarında Prusya İçişleri Bakanlığı’nda Kültür ve Eğitim departmanı başkanlığı görevini üstlenir. Eğitim teorisinde en çok dikkat çeken noktalardan birisi, eğitim ve araştırmanın bir arada yürütülmesi gerektiğidir, ki bu sistem günümüz üniversitelerinin uygulamış olduğu sistemdir. 

Humboldt için eğitimin amacı basit gözükse de aslında oldukça zordur: insanın kendisini bulmasını sağlamaktır. Yani, insanın insan olma yolculuğunda amacına ulaştıran bir araçtır. Humboldt’un eğitim anlayışında asıl hedef insanın mesleki eğitiminden ziyade bireylerin karakter gelişimidir. Kişi kendi yeteneklerini özgür bir şekilde geliştirip bu yolda gerekli eğitimleri aldığı takdirde topluma yararlı bireyler haline gelecekleri fikrini savunur. Bu yolda eğitim verilirken, önem verilmesi gereken bir diğer nokta da bireyin ahlaki eğitimidir. İnsan nefsi, hep daha fazlasını ister ve bu yolda gözünü karartabilir. Bu durum, kişinin kendisine ve etrafındakilere zarar vermesiyle sonuçlanabilir. Ve bu Humboldt’un ahlaki eğitim sürecinde engellenmesi gereken bir durumdur. Önerdiği önlem ise insanın içindeki güçlerin geliştirilmesi aşamasında orantılı bir büyüme gerçekleştirilmesinin sağlanmasıdır. Bu noktada etik ve ahlaki değerlerin öğretilmesi ve kişiye aktarılması gerekmektedir. Yani olgunluk dediğimiz seviyeye gelmesi için gidilen yol, insan için eğitim sürecinin ta kendisidir.

Humboldt için, dil eğitimi önemli bir yere sahiptir. Eğitim teorisinde, diller aracılığıyla kişinin dış dünya ile alışveriş yapabilmesi sayesinde dil eğitimine özellikle vurgu yapmaktadır. Dilin kullanımı ile kişi etrafı ile iletişim haline girer ve dilin kullanımı ne kadar iyi olursa iletişim o kadar kolaylaşır. Hatta bu yolla beraber farklı çevrelere ulaşılabilir, farklı mesajlar verilebilir. Bu yüzden ana dilin öğrenilmesinin yanında yabancı dillerin öğrenilmesi Humboldt tarafından özellikle vurgulanmıştır. Her dilin kendine ait karakteristik özellikleri bulunur. Farklı kelimeler, farklı ifadeler ve o bölgenin kültürüne ait özellikler taşır. Bu sebeple yeni bir dil öğrenilmesi yeni bir kültüre, yeni insanlara kapı açar. Aynı zamanda yeni bir dünya görüşü anlamına gelir. İnsan, sürekli içinde bulunduğu ortam ve çevre dışında farklı bir dilde ve yeni şeyler düşünmeye başlar. Bu sayede görüş açısı genişler ve dünyaya başka bir açıdan bakmayı öğrenir.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *