Müzik Nedir?

Müzik Nedir? Muhammed Alperen Ermiş Mayıs 16, 2023 Müzik hakkında tarihsel süreç içerisinde çeşitli tanımlar yapılmıştır. Yapılan bu tanımların ortak noktası, müziğin insanların yaşadıkları duygusal durumları ifade etmelerinde kullandıkları bir iletişim aracı olduğu yönündedir. Müzik, kimi zaman duygularımızı ifade etmek, kimi zamansa günün bütün yoğunluğundan ve stresinden bir nebze olsa uzaklaşabilmek ve rahatlamak için neredeyse hepimizin başvurduğu bir ihtiyaca dönüşmüştür denebilir. İnsanlık olarak bizler; ırk, kültür, dil ve ya din fark etmeksizin, dünyanın her coğrafyasında birbirimizden habersiz müzik üretebilmiş ve çeşitli müzik enstrüman ve aletlerini icat edebilmişizdir. Varlığının ilk anlarından beri insan, sonsuz bir müzik içerisinde olan kâinat ile sürekli temas halinde olmuştur. İnsan, doğanın ortaya çıkardığı gök gürültüsüne, rüzgârın etkisiyle sallanan ağaçların çıkardığı seslerden ilk zamanlar korku ve kuşku ile yaklaşmış ve bu durumlara zamanla çeşitli anlamlar yüklemeye başlamıştır. Sonrasında insanoğlunun üzüntülü ve sevinçli günlerinde, esen rüzgârın sazlıklara ve kamışlara çarparak çıkardığı sesleri taklit ederek ilk müzikal ifadeleri kullandıkları tahmin edilmektedir. İlk Müzik Aletleri İnsanoğlunun; çeşitli taş ve ağaçlardan oluşturdukları aletleri yere vurarak çıkardığı seslerle, onları ürküten vahşi hayvan ve doğa olaylarına karşı kendilerini korumaya çalıştıkları bilinmektedir. Ayrıca yabani hayvanlara karşı yaptıkları ok ve yay gibi aletler ile ilk telli enstrümanları buldukları tahmin edilmektedir. İnsanoğlunun; çeşitli taş ve ağaçlardan oluşturdukları aletleri yere vurarak çıkardığı seslerle, onları ürküten vahşi hayvan ve doğa olaylarına karşı kendilerini korumaya çalıştıkları bilinmektedir. Ayrıca yabani hayvanlara karşı yaptıkları ok ve yay gibi aletler ile ilk telli enstrümanları buldukları tahmin edilmektedir. İnsanlığın evrensel bir değeri olarak nitelendirebileceğimiz müziğin, tarihteki en eski izlerinin milattan önce en az 40.000’lere kadar dayanmış olduğu tahmin edilen ilkel kemik flütlerle başladığı düşünülmektedir. Her ne kadar en eski müzik aleti insan sesi olsa da, konu insanlar tarafından icat edilen en eski müzik aletine geldiğinde cevabımız, Almanya’nın güneyinde bulunan mağaralarda bulunan ve ilk yapay enstrüman olarak kayıtlara geçen akbaba kemiğinden yapılmış flütler olacaktır. İnsanlığın müzik aleti alanında bilinen en ilkel icadı olarak bu alanda bir kilometre taşı konumunu almıştır. Bu tarihten itibaren kayıtlarda keşfedilmiş bir çok ilkel müzik aletleri ise tarihin tozlu sayfalarında kendi gelişimlerini sağlayarak farklı kültürlerde yoğurulduktan sonra günümüzdeki modern hallerini almışlardır. İlk başlarda daha çok vurmalı, nefesli, ve telli çalgılar gibi sesin kontrol edilebildiği sistematik konsept fikirleri gibi gözüken bu ilkel müzik enstrümanları, zaman içerisinde medeniyetler tarafından el değiştirdikçe farklı formlara bürünmüş, çeşitlilik ve komplikasyon ile harmanlanıp bambaşka ses, ton ve türlere evrimleşmişlerdir. Bronz Çağından günümüze kadar hayatta kalabilmiş, dünyanın bilinen en eski şarkısı ise bir Hürri İlahisidir. Hürriler milattan önce 14. yüzyıllarda Anadolu’nun Suriye ve Kuzey Mezopotamya sınırındaki bölgede yaşamış bir medeniyettir. Tam 3400 yaşındaki bu ilahi, 1950’li yılların başında Ugarit şehrinde bulunmuştur. California Üniversitesi profesörü ve Berkeley Antropoloji Müzesi’nin küratörü Anne Draffkorn Kılmer bu tabletleri çözmek için 15 yıl çalışmalarını sürdürmüştür. Arkadaşlarınızla paylaşmak için…​ Diğer Yazılarımıza da Göz Atın​ Şebnem Ferah  Sanat & Kültür Hindistan

Müzikli Kitap

Müzikli Kitap Bilal Uygur Mayıs 15, 2023 Tam kulaklığımı takıp, kitabıma devam etmeye yeltenmiştim ki, yanımda Playstation’ında oyun oynayan şahsiyet, bir anda yaptıklarımı fark ederek, “kardeşim sen deli misin nesin?“ diyerek başka bir dünyaya seyahat etmemi engellemeyi başarmıştı.“Hayırdır, uslu uslu kitabımı okuyacağım işte,” dedim biraz da tepki göstererek. Oyununu durdurup kulaklığını çıkartınca dedim ki aha yine kafayı açacak, başlıyoruz.. “Kitap okurken aynı zamanda müzik mi dinleyeceksin?” diyerek sözüne devam etti. Ben hala kafamda bu yaptığımın delilik ile ne alakası olduğunu anlamaya çalışırken bu soru gelince ilk anda bir afallarken bu sırada o sözlerine devam etti: “Sonuçta kitaba odaklanman gerekiyor ve dışarıdan gelen başka etkileşimlerden dolayı konsantrasyonunu kaybetmen ve okuduğun şeyi gerçekten anlamıyla algılayamaman muhtemel.” Kitabın arasına ayracı koyarken şu şekilde cevap verdim: “Bir konuda haklısın, odaklanılması gereken bir şey varken müziği de eklemek, bu odağın kaybolmasına sebebiyet verebilir. Ancak bu aynı zamanda kişiden kişiye de değişebilecek bir durum. Mesela benim için hem kitap okumak hem de müzik dinlemek, güzel bir ahenk içerisinde gerçekleşen bir durum. İki farklı sanatın, iki farklı dünyanın bir araya gelmesiyle beraber oluşan atmosferde, kitapların dünyasına yolculuk etmek benim için daha muazzam bir hale geliyor.” Arkadaşım gülerek: “Anlaşıldı, manyaklıkta bir çığır açıyorum diyorsun yani,” diyerek şakayla sözlerine başlayarak şöyle devam etti: ”Herkeste farklı bir etki oluşturacağı bir gerçek. Ancak bu kadar zevkle hem müzik dinleyip hem de kitap okuyanı da ilk defa görünce şaşırmadım değil. Bir dahakine ben de bir deneyeyim en iyisi, ama önce oyun oynamaya devam.”  “Keyifli oyunlar,” diyerek kısa ve öz muhabbetimizin sonuna geldiğimizin farkına vararak huzurla kulaklığımı takarak kitabıma gömülüyorum şimdi. Arkadaşlarınızla paylaşmak için…​ Diğer Yazılarımıza da Göz Atın​ Şebnem Ferah  Sanat & Kültür Hindistan

Hasretlik Cereyanı

Hasretlik Cereyanı Fatma Sena Bark Mayıs 15, 2023 Özledim Öyle ki Hasretin kaburgalarımı kırıyor artık Aldığım nefes batıyor içime Gözlerimin aradığı o yol sensinUfacık bir görebilsem yetecek belki Ama hiçbir kavşak getiremiyor Ulaştıramıyor beni sana Farklı bir şey bu Sadece özlemek değil Kollarım dile gelse Sen bile şaşırırsın nasıl hasretler sana Sen hiç kendini özlemedin ki Anlayamazsın bunu Deneme Ama ben sana biraz anlatmaya çalışayım Baktığım yerde senin izlerini nasıl görüyorum Nasıl çağlıyor içim sana Nasıl kamaşıyor kalbim  Cereyan çarpmış gibi Seni hissedince hemen yanı başımda Sanki o çiçeğin yaprağına az evvel sen dokunmuşsun Senin kokun geçmiş bu koridordan benden önce Adımların yankı yapmış bu kaldırımlarda Çok buradasın sen Bendensin Ama çok eksiksin hayatımda Bu kadar benimleyken buralarda olmamanın tarifi yok Bunu ben bile anlatamam sana Sana son sarılışım gelince aklıma Gözlerimin dolmasını açıklarım Ama yakınım olup  Uzağımda bulunmanın yürek sızısını  Açıklayamam Hep Mecnun’u konuşuyoruz ya genelde Ben Leyla’nın ne hissettiğini Senin bana bakan gözlerinle anıyorum Böyle sevilmiş demek ki Diyebiliyorum Cüretkar gelecek belki sana ama Hissedebiliyorum da Toprağın en dibini görmüş hissederken, Kaburgamdaki kırıklar arasında, Bir filiz baş verir. Senin sesin kulağıma çalınınca, O filiz çiçek açar. Senin izlerini hayatımda buldukça İz düşümü gibi Sanki az evvelimmişsin gibi Kalbim bir ritim sana kayıyor gibi Delilikse delilik Özledim işte Çok özledim Cümlelere savaş açasım gelir, Sana seni anlatmadaki yetersizliklerinden. Normalde harfler yan yana gelse  Çok şey söylerler belki ama, Acizliklerinden olsa gerek, Belleri bükülüyor. Lakin harflerle dostum bu aralar Her birine sen sevgisini işledim Daha bi zarifler artık gözümde Lafı dolandırmayacağım Manolyalar diktim sana gelen her yol başına Onlar solmadan Kokuları kaybolmadan Gel buluşalım Arkadaşlarınızla paylaşmak için…​ Diğer Yazılarımıza da Göz Atın​ Şebnem Ferah  Sanat & Kültür Hindistan