Farklı Kapılar

Farklı Kapılar Bilal Uygur Ekim 15, 2023 Farklı dünyalara açılan kapılar istiyorum bazen. Kapının türü veya hangi maddeden yapıldığı hiç önemli değil, ahşap da olur metal de. Bir kale kapısı da olur, bir köy evi kapısı da. Sonuçta hepsinin beni çıkaracağı yer aynı: Yeni bir dünya.Bu kapılar ilk olarak beni, kendi gerçekliğimden koparıp farklı diyarlara sürükleyecek ama bu çekiştirmenin sonucunda aynı yere çıkacağım, farklı bir dünyaya. İşte bunu istiyorum. Kristal bir kapı, renklerin dans ettiği, her tonun birbirine karıştığı bir zarafet abidesi. Sanki renkler anlaşma yapmış kendi aralarında. Belirli bir uyum içinde şekilleniyor ve ortaya şaheseri bir resim çıkarıyorlar bir anda. Durmuyor renkler, her an farklı bir resim, her an farklı bir görüntü hitap ediyor gözlere.  İşte sürüklenip götürüldüğüm o an. Artık farklı bir yerdeyim. Yepyeni bir dünya, benim yaşadığım dünyadan çok daha enteresan. Burada ay, üç kat daha büyük ve gökyüzüne baktığımda gözlerim kamaşıyor. Sırtımda bir kılıç hayır, iki tane kılıç var, yeni fark ediyorum. Kılıçlar sesleniyor “gümüş canavardır, çelik ise insan, ancak kırılır ikisi de savunması olmadan”. Kılıçları alıp çimenlere bırakıyorum. Rüzgarın uğultusu kulağımı okşarken, ayın parıltıları kılıçların fevkaladeliğini yüzüme yansıtıyor. Birisi Katana, uzun, ince ve su damlasını kesebilecek kadar keskin. Üstünde sadece antik bir dile ait olduğunu anlayabildiğim ve mor renginde parlayan karakterler var. İkinci kılıç, benim de rengim var dercesine yeşil bir ışıkla gözlerimi alıyor. Benzer karakterler onun üzerinde de var. Kristal kapının bana sundukları bunlar herhalde, yeşil ve mor.  Yanlış anlamayın, renkler değil mühim olan, renklerin bana getirdikleri. Çünkü daha kendi iç dünyama açılan kapının renklerinin ne olduğunu bilmiyorum, henüz tam olarak keşfedebilmiş değilim. Bu yüzden bu kapılar bana mavi de getirse erguvan da getirse kabul etmeye hazırım. Keşfederek anlamak istiyorum. Yeni dünyaları sırf yenilik olması için istemiyorum, kendimi keşfetmek için de arzuluyorum. Kendimi bildim bileli içinde yaşadığım kapı nasıl görünüyor mesela, bilmiyorum. Bu kapının ardında ki yaşantı nasıl, ne denli fırtınalar dönüyor tam bilemiyorum. Başka kapılardan geçip görmem gerekiyor anlayabilmem için. Gözlemleyip, fark edip, sonra da kendi kapıma dönüp benzerlikleri ve farklılıkları anlamak istiyorum. Yeşil ve mor, benim kapımda görüyorum. Az da olsa bu renkleri seçebiliyorum artık. Daha önce fark edememiştim. Hep oradaydılar ve ben mi yeni fark ettim? Yoksa bu renkler yeni dünyadan geldiği için ben mi onları orada görmek istiyorum. Sanırım bu sorunun cevabını hiçbir zaman bilemeyeceğim. Belki de zaten bilmemem gerekiyordur cevabı. Bu andan itibaren yapmam gereken şey ise artık bu renklerin farkındalığı ile yaşamak. Her gördüğüm yerde nasıl farkına vardığımı hatırlayıp o anın değerini bilmek. Peki o renklerin parlattığı yazılar? Renkler ile bir bağlantısı var mıydı, yoksa sadece renkleri fark etmem için orada olan bir takım işaretten mi ibaretti? Her açılan kapıdan her şeyi fark edebilmem de biraz zor gibi gözüküyor anlaşılan. Renklerdi bu sefer dikkatimi çeken ve hayatıma kattığım. O işaretleri anlamak için de yeni yeni kapılardan geçip daha başka şeyler öğrenmem gerekiyor olabilir. Hah, bu bile yeni bir farkındalık… Ah, kapılar demiştik, farklı dünyalara açılsalar da aynı yere çıkıyorlar. Renklere çıkıyoruz yolun sonunda ama renkler hep farklı. Yolun sonu fark ediyor mu acaba…? Arkadaşlarınızla paylaşmak için…​ Diğer Yazılarımıza da Göz Atın​ Şebnem Ferah  Sanat & Kültür Hindistan

Beyaz Gece

Beyaz Gece Miranda Ekim 15, 2023 Beyaz bir gecenin Kızıllığında saklı senin adın Göğe baksan göreceksin Bakmıyorsun Utancından toprakla Arkadaş olmuş gözlerin Sevdalısın ey çocuk Gözlerini al Ve git bu şehirden Belki göğün dağlara değdiği bir yerdir aradığın Kendi zirveni bulamıyorsan Zirvesini bulmuş olan bir dağa çık O yardım etsin sana O saklasın seni içinde Biliyorsun ki bu aşk Herkese yeter Taşımak istersen Sana bir bulut vereceğim O bulut senin olacak Sen, o bulutun olacaksın Ağır olacak tadı Yağmurlar kadar ağır Ağaçların çıplak dalları kadar Ağır ve ince Sen soyunmak nedir Bir aşka  Bilir misin Ağaçlar bilir Onlar susar Sessizliğin acı tadını duyumsarlar Köklerinde Bir ağaca hiç sarıldın mı Ben aşkımı bıraktım  Dallarında kirazlar vardı Kanlı göz yaşları Ancak böyle güzel olabilirdi Kirazların yakuttan bir tadı Kirazların azdan umdukları Bir adı vardı Yanaklarım onlar sayesinde kızarmadı Yanaklarım  Onlara aşıktı Arkadaşlarınızla paylaşmak için…​ Diğer Yazılarımıza da Göz Atın​ Şebnem Ferah  Sanat & Kültür Hindistan

Momo

Momo Dilara Özdemir Ekim 15, 2023 Kitap Özeti Hayatta en tehlikeli şey gerçekleşmemiş hayallerdir diyor yazar Michael Ende. Büyük bir şehir kentinin tiyatrosunda yaşayan küçük kız çocuğu Momo, hayal dünyası ve yetenekleriyle beraber bir yolculuğa çıkar. Bu yolculukta zamanları, zaman ötesi dünyaları ve insanların yaşadığı kayıplardan bahseder. “Zamanım bol” diye başladığınız her sözün aslında gerçekten bol olup olmadığını masal yoluyla anlatan bir kitap. Yazarın Biyografisi Almanya’da 12 Kasım 1929 tarihinde doğan Michael Ende, savaş sonrası dönemin en başarılı Alman yazarlarından biriydi. Dünya genelinde 40 farklı dilde 20 milyonun üzerinde kitap sattı ve eserleri sinema filmlerine, tiyatro oyunlarına ve operalara uyarlandı. Küçük bir çocukken, babasının sanat eserlerinin sürrealist doğasıyla büyüdü ve resimleri kadar renkli bir hayal gücü geliştirdi. Ende’nin hayal gücü, edebiyatına yansıdı. Şiir, öykü ve romanlar aracılığıyla, okuyucularını dünyayı yeni yollarla görmeye ve deneyimlemeye yönlendirmeye çalıştı. Her bir eseri, dünyanın gizli mesajlarını keşfetmek için atılmış bir adımdı. 28 Ağustos 1995 tarihinde aramızdan ayrıldı, ancak genç ruhların kalplerinde bir miras bıraktı ve hikayeleri yaşamaya devam ediyor. Ödüller 1974’te Deutscher Jugendliteraturpreis, Alman Gençlik Edebiyatı Ödülünü kazandı. Kitabın İncelemesi Zaman göreceli bir kavramdır. Bazen bir saatte otuz tane iş hallederken, bazen de bir bakarız altı saat geçmiş ama biz hiçbir şey yapmamışız.  Zaman göreceli olduğu kadar aynı zamanda bir ilüzyon gibi bize geçmişi, şimdiyi ve geleceği aynı anda gösterebilir. Sonuçta, geçmiş bir anıdan ibarettir, gelecekse tamamen bizim kafamızda kurduklarımızdan… Ortada sadece şimdi vardır ve o bile akıp giderken bir anda geçmiş olur. İşte bu yüzden kitaptaki “her şeyi aynı anda yapamama” olayı çok önemlidir. Kaldırımları süpüren adam kıza neden sadece bir sonraki adımını düşünmesi gerektiğini anlatırken, eğer bütün sokağı düşünürse, daha henüz başlamadan yorulacağını söyler. Bu da tam olarak bizim günlük hayatta henüz olmamış, belki hiç gerçekleşmeyecek olaylar için sabrımızı dağıtmamıza benzer. Eğer sadece şimdiki adımımızı düşünürsek, kitaptaki adamın dediği gibi hem yorulmamış oluruz, hem de işimizi severek ve zevk alarak yaparız. Sonuçta bu hayattaki en önemli şeylerden biri de yaptığımız her şeyi aşk ve şevkle yapmaktır, çünkü hayattan ancak öyle lezzet alabiliriz. Arkadaşlarınızla paylaşmak için…​ Diğer Yazılarımıza da Göz Atın​ Şebnem Ferah  Sanat & Kültür Hindistan