Damızlık Kızın Öyküsü (The Handmaid’s Tale)

Kitap Özeti 

“Damızlık Kızın Öyküsü” Kanadalı yazar Margaret Atwood tarafından yazılmış distopik bir romandır. Kitap, her şeyi kontrol altına alan bir rejimin altında bulunan Gilead adındaki bir toplumda kadınların sadece üreme amaçlı kullanıldığı bir kurgusal dönemde geçmektedir. Başkahramanımız Offred, bir “Damızlık” olarak tanımlanan kadınlardan biridir ve rejimin liderleriyle üreme görevini yerine getirmek üzere atanmıştır. Hikaye, Offred’in geçmişine ve şu an yaşadığı gerçekliğe dair hatıralar arasında gidip gelirken, onun kadınların toplumdaki yerlerini, söz haklarını, özgürlüklerini ve bireysel kimliklerini sorgular. Kitap, politik, toplumsal ve cinsiyet temalarını derinlemesine ele alırken, okuyucularını düşündürmeyi ve sorgulatmayı hedefler.

Yazarın Biyografisi

Margaret Atwood, Kanada’da doğup büyüyen bir yazardır. Yazma ile yolculuğu beş yaşında başlamış ve yüksek lisansını İngilizce edebiyatı üzerinde yapmıştır. Bir feminist bakış açısı ile yazan Atwood, kitaplarında yeni başlangıçlar ve rol değişimleri hakkındaki temalara yer verir. Yazdığı kitapların hepsi de dünya ve çevresindeki insanlarla ilişkilerini sorgulayan kadınlar odaklıdır.

Sadece kitap değil, aynı zamanda kısa öyküler, şiirler, çocuk kitapları ve tiyatro da yazmaktadır. Gösterdiği başarıya binaen yazar, hem Kanada’daki hem de Amerika’daki üniversitelerde İngilizce edebiyatı anlatmaktadır. Margaret Atwood, 2016 yılında PEN Pinter Prize ödülü kazanmıştır.

İnceleme

Eğer geleceği fazla detayla anlatabilirsek, belki gerçekleşmez. Bu düşünceyle Margaret Atwood “Damızlık Kızın Öyküsü”nü kaleme aldı. İlk önce bir insan, sonra bir kadın olarak bu roman beni bir gerilim filminin korkutamayacağı gibi korkuttu, çünkü gerçekçiydi. Her yazdığımız veya yazmadığımız kural, her cezasız bıraktığımız suçla, böyle bir geleceğe yaklaşıyorduk. ABD ve Türkiye dahil olmak üzere, nice ülkelerde bu gerçeği yaşayan kadın, çocuk ve adam yok muydu? Atwood bu kitabı yazarken hiçbir kurgu kullanmadığını söylüyor. Yazdığı her olay tarihin bir köşesinde gerçekleşmişti. Bunun farkındalığıyla bu kitabı okumak gerekiyor aslında.

İlk sayfadan itibaren, Offred özgürlük hakkındaki düşünceleriyle beni mest etti. Elindekileri kaybedince kıymetini anladı ve bana da bir sabah kahvesinin, banka hesabı açabilmenin, evinden çıkıp alışveriş yapabilmenin, çalışıp kendi maaşını kazanabilmenin kıymetini hatırlattı. Offred’in hapishanesinde özgürlüğün tadını aldım. Daha ilk sayfalardayken bir pencereden bakmanın aslında özgürlüğü ne kadar tatlı kıldığını hissettim. Ben de Offred’in hikayesiyle bugüne kadar varsaydığım tüm özgürlüklerimi tekrar hatırlamış oldum. Bu roman aynı zamanda bir toplumda az bir mükafata karşı oluşabilecek kayıtsızlığı gösteriyor. Offred bile Nick’le olan ilişkisinin sayesinde sisteme alışıyor ve kendi çapında mutlu oluyor. Bir insanın sayılı güzelliklerle dehşet durumlara razı olabileceğini gösteriyor aslında. Okurken içimde bağıra bağıra durdum – tüm bu damızlık kadınlar birleşip onların üzerine kurulmuş bu sisteme karşı çıksalar, tüm sistem çökerdi. 

Ama olmadı; kadınlar, korkularına yenik düşüp bu hayata alıştıklarından ve psikolojilerini korumak için tüm bu şartlara razı olduklarından, hiçbir şey değişmiyordu. Offred, isyana meyilli olmasına rağmen, hayat koşulları onu biraz olsa da memnun ettiğinde, çok kısıtlı bir özgürlüğe bile razı oldu.

Aslında günümüzdeki olaylara aynı gözle bakabiliriz. İnsan, çok ağır şartlara hızla alışabiliyor çünkü adapte olmak fıtratımızın bir parçası. Ama bundan dolayı kayıtsız kaldığımız daha ne kadar sıkıntı var? Devletlerimizdeki sağlık, eğitim, ekonomi sistemlerinde onlarca kişi mağdur kalırken, nelerden eksik kaldığımızın farkında mıyız? Aslında daha fazla kişi için daha verimli, mutlu, güzel günler yaşayabilirken, sisteme alıştığımız ve razı olduğumuzdan dolayı hepsinden eksik kalıyoruz. “Damızlık Kızın Öyküsü” de tam olarak bunu anlatmaya çalışıyor. Şartları zorlayıp, rahatlık alanımızdan çıkaran daha güzel günlere kendimizi itmeliyiz. Yoksa gün gelir ve bir küçük odaya, az bir yemeğe ve kısıtlı bir özgürlüğe razı oluruz.

Alıntılar

“Gazetelerde adı geçmeyen insanlardık. Baskının kenarındaki beyaz boşluklarda yaşardık. Bu bize daha fazla özgürlük verdi.”

“Teyze Lydia şöyle dedi: ‘Bir çeşit özgürlük yoktur,’ dedi. ‘Edinme özgürlüğü ve kurtulma özgürlüğü. Anarşi günlerinde, edinme özgürlüğüydü. Şimdi size kurtulma özgürlüğü veriliyor. Onu küçümsemeyin.'”

“Nolite te bastardes carborundorum. O zalimlerin seni ezmelerine izin verme.”

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *