Gitmeli

“Artık demir almak günü gelmişse zamandan  

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.”

Bir yerlere gitmeli. Uzaklaşmalı buralardan. Kendinden kaçmalı insan. Kendinden, kendine… Gitmem gerekiyor. Nereye? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey…

Zamandan demir alma vakti geliyor yavaş yavaş. Benim buna hazırlığım ne? Valizim hazır değil. Ben, hazır mıyım? Değilim. Geminin rotasını bilmiyorum. Korkuyorum da biraz sırf bu yüzden. Bayağı korkuyorum. Ya…

Elimdeki kalem bana yabancı. Ben, buralara ait değilim. Kalemi de alıp gitmeliyim. Kalem darılır O’nsuz gidersem. Anlatamam kendimi O’nsuz gidersem. Anlatamam kendimi “O” olmadan gidersem. Halim nice olur. O’nunla buluşmaya kalbimde “O” olmadan gitmek, bunu düşünmek bile çok korkunç.

Nerede filiz vereceğini bilemeyen bir tohum, savrulur boyuna; ve belki de asla filiz bile veremez ki meyve vermek şöyle dursun. Nereye ait olduğunu bilmeyen bir yabancı gibiyim. Nereye ait olduğunu bilmeyen bir yabancıyım. Gitmek zorundayım buralardan. Durmak bana göre değil. Rüzgârda uçuşan bir yaprak gibi, uzaklara gitmeliyim. Ufuklar beni kendine çekiyor. Bıktı mı yoksa bu topraklar benden? Yoksa her zamankinden daha fazla mı istiyorlar beni yanlarında? Bir yerlere gideceğim, o kesin. Nereye gideceğimi henüz bilmiyorum. Duramam ben buralarda.

Memleket dedikleri şeye fersah fersah uzaktayım. Memleket mi, o da neyin nesi? Ait değilim ben buraya, hiçbir yere ait değilim. Bir memleket arayışından da vazgeçtim uzun zaman önce. Bunu böyle kabul ettim. Aldım, kabul ettim. Zaten öyle olduğunu, kabul ettim.

Tek tesellim, dayanmamı sağlayan tek şey, buraya zarar vermemiş olma ihtimalim. Korkuyorum, etrafıma zarar vermiş olmaktan korkuyorum, kendime zarar vermiş olmaktan korkuyorum.

Sadece bir sırt çantası, ihtiyacım olan tek şey. Bir sırt çantasına dünyalar sığabilir. Vaktiyle bir sepete sığan kurtuluşu, bir çantaya sığdıramaz mıyım?

Uçağı bekleyemem. Uçak benim hızıma yetişemiyor. Zaman, mekân… Uzun zaman önce anlamını yitiren iki kavram benim için. Bugün bulunduğum yerle, dün bulunduğum yerin arasında ne fark var? Dünle bugün arasında ne fark var? Kim bilebilir bütün bu soruların cevabını? Bilmiyorum. Bilmediğim o kadar çok şey var ki…

Kendimi burada bırakıp gidemiyor muyum? Kendimden uzaklaşamıyor, kendimden kaçamıyor muyum? Niye kendimden kaçamıyorum, anne?

One Response

  1. Evet, gitmek zorundayız buralardan.. durmak bize göre değil.. rüzgârda uçuşan bir yaprak gibi, uzaklara gitmeliyiz…

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *