Olmak Ve Ölmek Arasında Bir Mutabakat

Oldun bile!

Öldün, ve oldun. 

Olanlar ölür mü?

Ölenler olur mu?

Mürekkep döküldü kağıda.

Oldu mu, öldü mü?

Her ölüm bir oluş

Her oluş, bir ölüm müdür?

Mevt mevte bu kadar yakınken

Hayat, nurunu nerede bulur?

Nerede kaybeder?

Kaybeder mi?

Nur, sonsuz;

Sonsuz, nur değil mi?

Nurları nurlandıran değil mi?

O zaman nurlar içinde yatmak için

Ölmek, ölebilmek gerek.

Gerçek ölenler, gerçek olanlar

Asla ölmeyenlerdir.

Gerisi ne gerçek, ne de gerçek.. 

Ne gerçek ola, ne gerek ola…

 

Asıl ölenler olamayanlardır muhakkak.

Aslolansa ölmemek, ölmeyen olmaktır.

 

Aşık olabilmek.

Neden?

Aşıklar ölmez de ondan. 

Ölen ne?

Bilmem.

 

Olan ne? 

Bilmem.

 

Bilmek ne?

Bilen ne?

Bilene?

Bilmem.

 

Aya bakar bazen insan.

Aşk’ı görür. 

Ay, on dördünde aşkı anlatır insana

Parıl parıl bir hayat

Parıl parıl bir ölüm 

Parlar insan bir gece ay ışığında 

Belki de hayat parlar ona

O da yansıtır hayatı gözlerinde 

İnsan, ayna olmaktan başka ne işe yarar ki zaten?

 

Ve ben, bu satırları yazamıyorum.

Helal(!) bana…

Ölümün gerçeğini 

İtiraf edemiyorum

Ne kendime, 

Ne de dünyaya.

Ölüm, acı bir olgu.

Benimse ellerim kollarım bağlı. 

O vakit gelene kadar

Yaşamaya devam.

 

Yaşamak da bir garip olgu

Ona bakılırsa. 

 

Ne kendini, 

Ne de yaşamayı bulamamış 

Bir insanoğlu şu ben dedikleri.

Neden yaşamaz insan?

Neden ölmez?

Neden yaşamayı da ölmeyi de ciddiye almaz insan?

Neden hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar?

Neden hiç yaşayamamış gibi ölür?

İnsan olmanın hakkını veren

Ölmez mi gerçekten?

Ölüm ne?

Bir terk-i diyar.

Ne adem

Ne elem.

Ne diyelim 

Canımız sağ olsun.

Bir kan damladı defterime

Bir kan, uzaklardan

Bir kan, aşka kanan

Bir kan, ey gönül, bari sen uyan

Arkadaşlarınızla paylaşmak için...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir