Cehennem Çiçeği
- Hazel Uslu
- Kasım 26, 2025
Kitap Özeti
Alper Kamu, 5 yaşında bir dedektif. Mahalleye yeni taşınan ailenin engelli oğlu öldürülmüştür. Herkes çocuğun abisinden şüphelenirken küçük ama zeki dedektifimiz bundan pek emin değildir. Yer yer güldüren, hüzünlendiren, düşündüren bu roman cinayeti kimin işlediğini açığa çıkararak sonlanır. Aşk, aile hayatı, cinayet ve hayat hakkında sorgulamalarla dolu bu kitap sizin beş yaşındaki çok zeki bir çocuğun gözünden hayata bakmanızı sağlayacak.
Yazarın Biyografisi ve Ödüller
Alper Canıgüz, 1969 yılında İstanbul’da doğmuş ve Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun olmuştur. Polisiye, kara mizah ve fantastik unsurları harmanlayan kendine özgü üslubuyla tanınır. İlk romanı Tatlı Rüyalar (2000) ile edebiyat dünyasına adım atan Canıgüz, özellikle Oğullar ve Rencide Ruhlar (2004) ile geniş bir okur kitlesine ulaşmıştır. Beş yaşındaki dâhi bir çocuğun gözünden anlatılan Cehennem Çiçeği (2013) romanı, zekice kurgusu ve mizahi diliyle büyük ilgi görmüştür. Sonrasında Kan ve Gül (2017) romanıyla da başarısını sürdürmüştür. Eserleri farklı dillere çevrilen ve kült bir okur kitlesine sahip olan Canıgüz, absürt mizahı ve toplumsal eleştiriyi ustalıkla bir araya getirerek çağdaş Türk edebiyatında kendine özgü bir yer edinmiştir.
Kitabın İncelemesi
“Bilirsiniz, insanlar doğar, ölür ve sonra büyür.”
Kitabın yaratıcılığını özetleyen en vurucu cümlelerden biri bu bence. Daha ilk sayfalarda bile insanı hem gülümsetip hem de düşündüren bir yapısı var. Cehennem Çiçeği, Alper Canıgüz’ün kaleminden çıkmış enfes bir polisiye-komedi. Kitaptaki ana karakterimiz Alper, 5 yaşında ama zekâsıyla çoğu yetişkine taş çıkartacak kadar ileride. Hatta öyle ki, çoğu yetişkin onunla karşılaştığında bir durup “Bu nasıl bir çocuk yahu?” demeden edemiyor.
Ama işin ilginci şu ki, Alper’in dünyası o kadar da toz pembe değil. Gülümseten anlatımın altında aslında karanlık, karmaşık ve sorgulayıcı bir gerçeklik yatıyor. Her ne kadar yaşı küçük olsa da, olaylara bakışı, kendine has yorumları ve hayatı çözümleyiş biçimi o kadar olgun ki, insan zaman zaman “Ben ne yapıyorum hayatımla?” dedirtecek türden.
Kitapta beni en çok etkileyen şeylerden biri, olay örgüsünün sadece bir polisiye hikâyesi olmaktan çıkıp, adalet, insanlık, aşk ve ölüm gibi evrensel kavramları sorgulayan bir yapıya bürünmesi. Bu kez minik dedektifimiz, bir çocuğun ölümü ve geçmişe ait unutulmaya yüz tutmuş bir aşk hikâyesinin ardındaki sırları çözmeye çalışıyor. Ve bu süreçte karşımıza şu soruyu çıkarıyor:
“İnsanlığa dair kavrayışımızı biraz daha ileri götürmeyecekse bir cinayeti çözmenin ne anlamı var ki?”
Böyle bir cümleyi 5 yaşındaki bir karakterden duymak, işin hem tuhaf hem de büyüleyici kısmı.
Komedi unsurları öyle dozunda ki, karanlık bir hikâyeyi bile keyifle okutuyor. Ama öyle kuru kuru bir güldürme çabası değil; ince zekâ ürünü esprilerle, hayatın ironileriyle ve zaman zaman da acı gerçeklerle bezenmiş. Kitabın içinde edebiyata dair düşünceler, yer yer felsefi derinlikler ve Alper’in en hayalperestlerine bile meydan okuyan bir iç dünyası var. Tüm bu unsurlar birleşince, ortaya okuması gerçekten hem eğlenceli hem de düşündürücü bir kitap çıkıyor.
Özellikle modern edebiyat ve polisiye türüne ilgi duyan herkese gönül rahatlığıyla tavsiye ederim. Zekice yazılmış, yer yer kafa karıştıran ama asla sıkmayan bir anlatım. Alper Canıgüz’ün kaleminde hayat bulan bu minik dedektif, akıllarınızda uzun süre yer edecek türden bir karakter.
– “Ne acayip çocuksun sen yahu…”
– “Bir sen kalmıştın bunu söylemeyen. Hadi işimize bakalım.”
Gerçekten de öyle. Alper, acayip ama bir o kadar da büyüleyici bir çocuk.
Alıntılar
“Pazarlığa açık değilse ruhum, Şeytan beş para vermeyeceğindendir.”
“Hayatı anlıyorum” dedim. “Sadece kabullenemiyorum”
“Babacığım,” dedim. “Sen de biliyorsun, vakit mutlu hikayeler için çok geç.”