Rap Müziğin Doğuşu

Rap Müziğin Doğuşu​ Muhammed Alperen Ermiş Ocak 15, 2025 New York’da 1973 senesinde bir Ağustos akşamıydı. Jamaika-Amerika, New Yorklu olan DJ Kool Herc kendi evinde bir parti vermeye karar vermişti. Doğal olarak kendi partisinde DJ’lik yapacak olan kişi de Herc’in ta kendisi olacaktı. Daha sonrasında modern müziğin tarihine yön verecek ve modern müzikte yeni bir türün oluşmasına sebep olacak nitelikte bir partiydi. Bu partinin en can alıcı olan kısmı ise Herc’in yaptığı ve açıkçası kimsenin beklemediği bir doğaçlama olacaktı. Bu doğaçlama ile geliştirdiği şey, basitçe müzikal araları izole eden ve tekrarlayan bir teknikti. Bu teknik, hip-hop olarak bilinen bir türün temelini atacaktı. Jazz müziğin içinden çıkan Amerikan hip-hop kültürü, tıpkı Jazz gibi, ilk başlarda daha çok siyahi insanların tercih ettiği ve sahiplendiği bir tür olacaktı. Toplumsal baskı ve ırkçılıktan bunalmış, hala köleliğin izlerinin oluşturduğu sorunlarla mücadele etmekte olan siyahi kitlelerin haykırışlarıydı Jazz müzik. 1940’lardan beri özgürlüklerini elde edemeyişlerinden yakınmalarını temsil eden ve kendilerini ifade edebilmek için siyahilerin kullanmış oldukları bu tür -jazz- enstrümantal ağırlıklı ve genellikle hüzünlü bir yapıya sahipti. Daha sonra ise yerini daha agresif ve öfkeli olan hip-hop’a, ardından daha yüzeysel olan Rap müziğe devredecekti. Hip-hop vs Rap “Onlarca yıldır hip-hop, iktidara karşı geldi ve statükoya meydan okudu. Protesto ve direniş; müziğin ortak unsurları oldu ve ırksal eşitlik mücadelesini çağrıştırdı. Aynı zamanda, birçok siyah insanın hayatını şekillendiren sosyo-ekonomik koşullara öfke kustu. Kültür genişti ve sadece müzikle ilgili değildi; beatbox, DJ’lik, sokak sanatı, grafiti, dans, saç örgüsü, saç stilleri hepsi hip-hop kültürünün bir parçası olarak ortaya çıktı.” “Hip hop” genel olarak genel kültüre atıfta bulunurken, “rap” (veya MC’lik), sokaklarda gerçekleşecek rap savaşlarının bir sonucu olan kafiye yaratma ve lirizm anlamına gelir. Jazz ailesinden gelen bu iki turun arasındaki ayrımı yapmak ilk bakışta o kadar da kolay olmayabilir. Her ne kadar ikisi de bir ritim üzerine hızlıca söylenen sözlerden oluşuyor gibi gözükseler dahi aslında aralarında çok temel farklar vardır. Hip-hop vs. rap sorusuna verilebilecek en standart cevap ise, hip-hop’un dört temel unsuru olan bir kültür olduğudur. Bu unsurlar DJ’lik, sunuculuk, grafiti ve danstır. Rap ise hip-hop kültüründen doğan popüler bir müzik türüdür. Bu görüşe göre, hip-hop derin ve kültüreldir, rap ise yüzeysel ve ticaridir. “Hip Hop Rap’e Karşı” adlı şarkısında KRS-ÖNE, bu iki türün arasındaki farkı klasik bir aforizmayla şöyle özetlemiştir: “Rap’i yaparsınız, Hip-hop’u ise yaşarsınız.” Rap yaptığınız bir şey, Hip-Hop ise yaşadığınız bir şeydir.” Arkadaşlarınızla paylaşmak için… Diğer Yazılarımıza da Göz Atın Şebnem Ferah  Sanat & Kültür Hindistan

Türün Öncüleri: Tupac Shakur

Türün Öncüleri: Tupac Shakur Muhammed Alperen Ermiş Ağustos 16, 2023 Tupac Shakur Kimdi? Amerikalı müzisyen ve aktör Tupac Shakur, 1990’lı yıllarda “gangsta rap” tarzıyla tanınır hale geldi ve vefatından sonra bu onurlu mücadelenin simgesi oldu. Tüm zamanların en çok satan sanatçılarından biri olan Shakur, şimdiye kadar 75 milyon albüm sattı. Tupac hassas, yetenekli ve sorunları olan bir adamdı. 7 Eylül 1996’da Las Vegas’ta arabasında vurulduktan altı gün sonra hayata gözlerini yumdu. Suikasti gerçekleştiren katil hiçbir zaman bulunamadı. Tupac, birçok Afrikan-Amerikan’in karşılaştığı mücadeleleri ve adaletsizlikleri ifade etme misyonuyla başkaldıran bir birey olarak yola çıktı. Tupac’in bu isyankar yönü, onu kendi nesli için olduğu kadar eşitlik adına mücadele eden sonraki nesiller için de bir sembol haline getirdi. Hayattaki en büyük mücadelesi kendisiyleydi. Kader onu gangsta rap‘in nihilizmine ve “Death Row Records” kralı Suge Knight’ın kötü şöhretli pençelerine sürükledikçe, Shakur’un işi ile hayatı arasındaki çizgiler giderek daha fazla bulanıklaştı. Erken Hayatı Tupac, 16 Haziran 1971’de Harlem, New York’ta doğdu. Annesi Afeni, iki çocuğuna tek başına bakarken ayakta kalma mücadelesi veriyordu. Çoğu zaman bu aile, geçici barınaklarda ikamet etmek zorunda kalıyordu. Daha sonra, ailecek Baltimore’a taşınmaya karar verdiler. Burada Tupac, “Kendimi en özgür hissettiğim yer” olarak bahsettiği prestijli Baltimore Sanat Okulu’na kaydoldu. Ailesi Tupac’ın annesi Alice Faye Williams, liseden terk ve Kuzey Karolina’lı bir hizmetçinin kızıydı. 1970 yılında, ırksal bir çatışma yaratmayı planlama suçlamasıyla kefaletle serbest bırakıldığında, Tupac’a hamile kaldı. Ertesi yıl mahkemede, daha sonra oğlunun miras alacağı hitabet yeteneğini sergileyerek kendini etkili bir şekilde savunduktan sonra temize çıkarıldı. Alice Faye Williams, Kara Panter Partisi’nde aktif rol aldıktan sonra adını Afeni Shakur olarak değiştirdi. Afeni, Mayıs 2016’da 69 yaşında vefat etti. Tupac’ın babası Billy Garland da Kara Panter Partisi’nin bir üyesiydi. Tupac daha beş yaşındayken, eşi Afeni ile bağlantısını kopardı. Rapçi, 23 yaşına gelene kadar babasını bir daha görmeyecekti. 1996’da Vibe dergisi için Kevin Powell ile yaptığı röportajda, “Tüm hayatım boyunca babamın ölü olduğunu düşündüm.” dedi. “Bana ip atlamayı öğretecek bir babaya ihtiyacım olduğunu hissediyordum ve bende yoktu.” Tupac’tan iki yıl sonra Afeni, Sekiya adında bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Ancak Sekiya’nın babası Mutulu Shakur da onları terk edecekti. Jada Pinkett Smith ve Tupac’ın Arkadaşlığı Tupac, genç bir aktris olan Jada Pinkett-Smith ile ilk kez Maryland’deki Baltimore Sanat Okulu’nda karşılaştı. Sonrasında Jada, Tupac’ın “Strictly 4 My Niggaz” müzik videosunda rol aldı. 2017 de vizyona giren Tupac filmi ‘All Eyez on Me’de, Pinkett-Smith de bir karakter olarak yer aldı. Verdiği bir röportajda, Tupac ile ilk tanıştığında bir uyuşturucu satıcısı olduğundan bahseden Jada, daha sonra muhabirlere filmin ilişkilerini “çok incitici” olarak “yeniden tasavvur” ettiğini düşündüğünü açıkladı. “Ah, bu sevimli kıza sahipsin ve bu havalı adama sahipsin, onlar bu işin içinde olmalılar – hayır, bu hiç de öyle değildi. Bu hayatta kalmakla ilgiliydi; aramızdaki şey her zaman hayatta kalmakla ilgiliydi.” dedi. Kaliforniya’ya Taşınmak ve Şöhrete Yükselmek Tupac’ın ailesi, suçla dolu Baltimore mahallesinden ayrıldıktan sonra, Kaliforniya’nin Marin şehrine taşındı. Robert Sam Anison’ın, 1997’de Vanity Fair için Tupac hakkında yazdığı ve ölümünden sonra yayınlanacak olan kapsamlı makalesine göre, “burası ortalama küçük bir gettoydu”. Afeni, Marin’de kokain bağımlılığından vazgeçti; fakat Tupac, annesinin uyuşturucu satın aldığı aynı sokaklarda narkotik satmaya devam edecekti. Tupac, hip hop tutkusu nedeniyle (en azından bir süre) suç dolu bir hayattan uzak durdu. 1989 baharında 17 yaşındayken bir parkta yaşlı ve beyaz bir kadın olan Leila Steinberg ile tanıştı. Winnie Mandela hakkında konuşmaya başladılar. Steinberg’in daha sonra anlatacağı gibi Mandela, “yelpaze gibi kirpikleri, taşan karizması ve cok bulaşıcı bir kahkahası” olan genç bir adamdı. Tanıştıklarında, Tupac takıntılı bir şekilde şiir yazıyordu ve müzik endüstrisi deneyimi olmayan Steinberg’i menajeri olmaya ikna etti. Sonunda Steinberg, Tupac’ı müzik menajeri Atron Gregory ile tanıştırdı. Ardindan ona, 1990’da hip hop grubu ‘Digital Underground’ için roadie ve dansçı olarak çalışacağı bir iş buldu. Kısa süre sonra Tupac, 1991’de aldığı Dan Aykroyd komedisi “Nothing but Trouble”ın müziklerini kullanan, “Same Song” adli kayıt ile çıkış yaptı. Aynı yılın Ekim ayında Tupac, Digital Underground’ın “Sons of the P” albümünde de yer aldı. Grubun menajeri olarak Steinberg’in yerini alan Gregory, “Interscope Records” ile Tupac için bir kayıt sözleşmesi imzaladı. Anlaşmanın ardından, Sons of the P’den bir ay sonra, Tupac’ın ilk solo albümü olacak olan “2Pacalypse Now” yayınlandı. Tupac sık sık yanlış anlaşıldığından şikayet ederdi. Verdiği bir röportajında Gazeteci Chuck Phillips’e “Hayattaki her şey çok güzel değil” dedi. “Bir sürü cinayet ve uyuşturucu var. Bana göre mükemmel bir albüm zor, eğlenceli ve sevecen şeylerden bahseder. … Beni rahatsız eden şey, yazdığım pek çok hassas şeyin fark edilmeden gitmesi” diye ekledi. Arkadaşlarınızla paylaşmak için…​ Diğer Yazılarımıza da Göz Atın​ Şebnem Ferah  Sanat & Kültür Hindistan

Müzik Nedir?

Müzik Nedir? Muhammed Alperen Ermiş Mayıs 16, 2023 Müzik hakkında tarihsel süreç içerisinde çeşitli tanımlar yapılmıştır. Yapılan bu tanımların ortak noktası, müziğin insanların yaşadıkları duygusal durumları ifade etmelerinde kullandıkları bir iletişim aracı olduğu yönündedir. Müzik, kimi zaman duygularımızı ifade etmek, kimi zamansa günün bütün yoğunluğundan ve stresinden bir nebze olsa uzaklaşabilmek ve rahatlamak için neredeyse hepimizin başvurduğu bir ihtiyaca dönüşmüştür denebilir. İnsanlık olarak bizler; ırk, kültür, dil ve ya din fark etmeksizin, dünyanın her coğrafyasında birbirimizden habersiz müzik üretebilmiş ve çeşitli müzik enstrüman ve aletlerini icat edebilmişizdir. Varlığının ilk anlarından beri insan, sonsuz bir müzik içerisinde olan kâinat ile sürekli temas halinde olmuştur. İnsan, doğanın ortaya çıkardığı gök gürültüsüne, rüzgârın etkisiyle sallanan ağaçların çıkardığı seslerden ilk zamanlar korku ve kuşku ile yaklaşmış ve bu durumlara zamanla çeşitli anlamlar yüklemeye başlamıştır. Sonrasında insanoğlunun üzüntülü ve sevinçli günlerinde, esen rüzgârın sazlıklara ve kamışlara çarparak çıkardığı sesleri taklit ederek ilk müzikal ifadeleri kullandıkları tahmin edilmektedir. İlk Müzik Aletleri İnsanoğlunun; çeşitli taş ve ağaçlardan oluşturdukları aletleri yere vurarak çıkardığı seslerle, onları ürküten vahşi hayvan ve doğa olaylarına karşı kendilerini korumaya çalıştıkları bilinmektedir. Ayrıca yabani hayvanlara karşı yaptıkları ok ve yay gibi aletler ile ilk telli enstrümanları buldukları tahmin edilmektedir. İnsanoğlunun; çeşitli taş ve ağaçlardan oluşturdukları aletleri yere vurarak çıkardığı seslerle, onları ürküten vahşi hayvan ve doğa olaylarına karşı kendilerini korumaya çalıştıkları bilinmektedir. Ayrıca yabani hayvanlara karşı yaptıkları ok ve yay gibi aletler ile ilk telli enstrümanları buldukları tahmin edilmektedir. İnsanlığın evrensel bir değeri olarak nitelendirebileceğimiz müziğin, tarihteki en eski izlerinin milattan önce en az 40.000’lere kadar dayanmış olduğu tahmin edilen ilkel kemik flütlerle başladığı düşünülmektedir. Her ne kadar en eski müzik aleti insan sesi olsa da, konu insanlar tarafından icat edilen en eski müzik aletine geldiğinde cevabımız, Almanya’nın güneyinde bulunan mağaralarda bulunan ve ilk yapay enstrüman olarak kayıtlara geçen akbaba kemiğinden yapılmış flütler olacaktır. İnsanlığın müzik aleti alanında bilinen en ilkel icadı olarak bu alanda bir kilometre taşı konumunu almıştır. Bu tarihten itibaren kayıtlarda keşfedilmiş bir çok ilkel müzik aletleri ise tarihin tozlu sayfalarında kendi gelişimlerini sağlayarak farklı kültürlerde yoğurulduktan sonra günümüzdeki modern hallerini almışlardır. İlk başlarda daha çok vurmalı, nefesli, ve telli çalgılar gibi sesin kontrol edilebildiği sistematik konsept fikirleri gibi gözüken bu ilkel müzik enstrümanları, zaman içerisinde medeniyetler tarafından el değiştirdikçe farklı formlara bürünmüş, çeşitlilik ve komplikasyon ile harmanlanıp bambaşka ses, ton ve türlere evrimleşmişlerdir. Bronz Çağından günümüze kadar hayatta kalabilmiş, dünyanın bilinen en eski şarkısı ise bir Hürri İlahisidir. Hürriler milattan önce 14. yüzyıllarda Anadolu’nun Suriye ve Kuzey Mezopotamya sınırındaki bölgede yaşamış bir medeniyettir. Tam 3400 yaşındaki bu ilahi, 1950’li yılların başında Ugarit şehrinde bulunmuştur. California Üniversitesi profesörü ve Berkeley Antropoloji Müzesi’nin küratörü Anne Draffkorn Kılmer bu tabletleri çözmek için 15 yıl çalışmalarını sürdürmüştür. Arkadaşlarınızla paylaşmak için…​ Diğer Yazılarımıza da Göz Atın​ Şebnem Ferah  Sanat & Kültür Hindistan