Rap Müziğin Doğuşu

Rap Müziğin Doğuşu New York’da 1973 senesinde bir Ağustos akşamıydı. Jamaika-Amerika, New Yorklu olan DJ Kool Herc kendi evinde bir parti vermeye karar vermişti. Doğal olarak kendi partisinde DJ’lik yapacak olan kişi de Herc’in ta kendisi olacaktı. Daha sonrasında modern müziğin tarihine yön verecek ve modern müzikte yeni bir türün oluşmasına sebep olacak nitelikte bir partiydi. Bu partinin en can alıcı olan kısmı ise Herc’in yaptığı ve açıkçası kimsenin beklemediği bir doğaçlama olacaktı. Bu doğaçlama ile geliştirdiği şey, basitçe müzikal araları izole eden ve tekrarlayan bir teknikti. Bu teknik, hip-hop olarak bilinen bir türün temelini atacaktı. Jazz müziğin içinden çıkan Amerikan hip-hop kültürü, tıpkı Jazz gibi, ilk başlarda daha çok siyahi insanların tercih ettiği ve sahiplendiği bir tür olacaktı. Toplumsal baskı ve ırkçılıktan bunalmış, hala köleliğin izlerinin oluşturduğu sorunlarla mücadele etmekte olan siyahi kitlelerin haykırışlarıydı Jazz müzik. 1940’lardan beri özgürlüklerini elde edemeyişlerinden yakınmalarını temsil eden ve kendilerini ifade edebilmek için siyahilerin kullanmış oldukları bu tür -jazz- enstrümantal ağırlıklı ve genellikle hüzünlü bir yapıya sahipti. Daha sonra ise yerini daha agresif ve öfkeli olan hip-hop’a, ardından daha yüzeysel olan Rap müziğe devredecekti. Hip-hop vs Rap “Onlarca yıldır hip-hop, iktidara karşı geldi ve statükoya meydan okudu. Protesto ve direniş; müziğin ortak unsurları oldu ve ırksal eşitlik mücadelesini çağrıştırdı. Aynı zamanda, birçok siyah insanın hayatını şekillendiren sosyo-ekonomik koşullara öfke kustu. Kültür genişti ve sadece müzikle ilgili değildi; beatbox, DJ’lik, sokak sanatı, grafiti, dans, saç örgüsü, saç stilleri hepsi hip-hop kültürünün bir parçası olarak ortaya çıktı.” “Hip hop” genel olarak genel kültüre atıfta bulunurken, “rap” (veya MC’lik), sokaklarda gerçekleşecek rap savaşlarının bir sonucu olan kafiye yaratma ve lirizm anlamına gelir. Jazz ailesinden gelen bu iki turun arasındaki ayrımı yapmak ilk bakışta o kadar da kolay olmayabilir. Her ne kadar ikisi de bir ritim üzerine hızlıca söylenen sözlerden oluşuyor gibi gözükseler dahi aslında aralarında çok temel farklar vardır. Hip-hop vs. rap sorusuna verilebilecek en standart cevap ise, hip-hop’un dört temel unsuru olan bir kültür olduğudur. Bu unsurlar DJ’lik, sunuculuk, grafiti ve danstır. Rap ise hip-hop kültüründen doğan popüler bir müzik türüdür. Bu görüşe göre, hip-hop derin ve kültüreldir, rap ise yüzeysel ve ticaridir. “Hip Hop Rap’e Karşı” adlı şarkısında KRS-ÖNE, bu iki türün arasındaki farkı klasik bir aforizmayla şöyle özetlemiştir: “Rap’i yaparsınız, Hip-hop’u ise yaşarsınız.” Rap yaptığınız bir şey, Hip-Hop ise yaşadığınız bir şeydir.”

Müzik Nedir?

MÜZİK NEDİR?   Müzik hakkında tarihsel süreç içerisinde çeşitli tanımlar yapılmıştır. Yapılan bu tanımların ortak noktası, müziğin insanların yaşadıkları duygusal durumları ifade etmelerinde kullandıkları bir iletişim aracı olduğu yönündedir. Müzik, kimi zaman duygularımızı ifade etmek, kimi zamansa günün bütün yoğunluğundan ve stresinden bir nebze olsa uzaklaşabilmek ve rahatlamak için neredeyse hepimizin başvurduğu bir ihtiyaca dönüşmüştür denebilir. İnsanlık olarak bizler; ırk, kültür, dil ve ya din fark etmeksizin, dünyanın her coğrafyasında birbirimizden habersiz müzik üretebilmiş ve çeşitli müzik enstrüman ve aletlerini icat edebilmişizdir. Varlığının ilk anlarından beri insan, sonsuz bir müzik içerisinde olan kâinat ile sürekli temas halinde olmuştur. İnsan, doğanın ortaya çıkardığı gök gürültüsüne, rüzgârın etkisiyle sallanan ağaçların çıkardığı seslerden ilk zamanlar korku ve kuşku ile yaklaşmış ve bu durumlara zamanla çeşitli anlamlar yüklemeye başlamıştır. Sonrasında insanoğlunun üzüntülü ve sevinçli günlerinde, esen rüzgârın sazlıklara ve kamışlara çarparak çıkardığı sesleri taklit ederek ilk müzikal ifadeleri kullandıkları tahmin edilmektedir. İLK MÜZİK ALETLERİ İnsanoğlunun; çeşitli taş ve ağaçlardan oluşturdukları aletleri yere vurarak çıkardığı seslerle, onları ürküten vahşi hayvan ve doğa olaylarına karşı kendilerini korumaya çalıştıkları bilinmektedir. Ayrıca yabani hayvanlara karşı yaptıkları ok ve yay gibi aletler ile ilk telli enstrümanları buldukları tahmin edilmektedir. İnsanlığın evrensel bir değeri olarak nitelendirebileceğimiz müziğin, tarihteki en eski izlerinin milattan önce en az 40.000’lere kadar dayanmış olduğu tahmin edilen ilkel kemik flütlerle başladığı düşünülmektedir. Her ne kadar en eski müzik aleti insan sesi olsa da, konu insanlar tarafından icat edilen en eski müzik aletine geldiğinde cevabımız, Almanya’nın güneyinde bulunan mağaralarda bulunan ve ilk yapay enstrüman olarak kayıtlara geçen akbaba kemiğinden yapılmış flütler olacaktır. İnsanlığın müzik aleti alanında bilinen en ilkel icadı olarak bu alanda bir kilometre taşı konumunu almıştır. Bu tarihten itibaren kayıtlarda keşfedilmiş bir çok ilkel müzik aletleri ise tarihin tozlu sayfalarında kendi gelişimlerini sağlayarak farklı kültürlerde yoğurulduktan sonra günümüzdeki modern hallerini almışlardır. İlk başlarda daha çok vurmalı, nefesli, ve telli çalgılar gibi sesin kontrol edilebildiği sistematik konsept fikirleri gibi gözüken bu ilkel müzik enstrümanları, zaman içerisinde medeniyetler tarafından el değiştirdikçe farklı formlara bürünmüş, çeşitlilik ve komplikasyon ile harmanlanıp bambaşka ses, ton ve türlere evrimleşmişlerdir. Bronz Çağından günümüze kadar hayatta kalabilmiş, dünyanın bilinen en eski şarkısı ise bir Hürri İlahisidir. Hürriler milattan önce 14. yüzyıllarda Anadolu’nun Suriye ve Kuzey Mezopotamya sınırındaki bölgede yaşamış bir medeniyettir. Tam 3400 yaşındaki bu ilahi, 1950’li yılların başında Ugarit şehrinde bulunmuştur. California Üniversitesi profesörü ve Berkeley Antropoloji Müzesi’nin küratörü Anne Draffkorn Kılmer bu tabletleri çözmek için 15 yıl çalışmalarını sürdürmüştür.