Marcel Duchamp Kimdir?
Henri-Robert-Marcel Duchamp (1887-1968), 20. yüzyılın en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilen Fransız-Amerikan bir sanatçıdır. 1904 yılında liseden mezun olduktan sonra Duchamp, Paris’e abisinin yanına taşınır ve burada Julian Akademisi özel sanat okuluna gitmeye başlar. Küçük yaşlardan itibaren sanat ile uğraşan Duchamp, kısa sürede sanat dünyasının kurallarını ve beklentilerini sorgulamaya başlar ve kendi yollarını aramaya koyulur. Birinci Dünya Savaşı’na tepkisinden dolayı Duchamp, 28 yaşında yeni bir yere, Amerika’ya taşınır ve sanat serüvenine burada devam eder.
Duchamp’ın en ünlü eserlerinden biri olan 1917 yılında yaptığı “La Fontaine” (Çeşme) adlı eser, bir tuvalet küvetinin sanat olarak sunulması olarak tanımlanabilir. Bu eseri sayesinde Duchamp, sanatın dönüştürülebilir olduğunu ve herhangi bir nesnenin sanat olarak kabul edilebileceğini savunur. Duchamp’ın çalışmaları, düşünceleri, sanatın içeriği ve formu ile ilgili önemli konuların ele alınmasına yol açar– sanat dünyasının kurallarını ve beklentilerini sorgulamaya ve yeniden tanımlama çabasını yansıtmaktadır. Bu alışılmışın dışındaki çalışmaları, günümüzde de sanat dünyasını büyük oranda etkilemektedir.
La Fountain
Marcel Duchamp’ın, 1917’de New York’taki Armory Show’da “R.MUTT” takma adıyla sunmaya karar verdiği ticari olarak satın alınan izmal edilmiş bir nesne olan bir pisuarı, ters çevirir, imzalar, bir kaide üzerine yerleştirir, ona “Çeşme” adını verir. Bu çalışma “Ready-Made”, yüzyıllardır dünyayı temsil etmekle sınırlı kalan akademik sanat (geleneksel ve burjuva değerlerinin simgesi) olan “retinal sanat” a meydan okumayı amaçlamaktadır. Nesnelerin temsilinden, bu yeni plastik süreçle onların doğrudan sunumuna geçiyoruz: Nesne, bağlamından saptırılır ve görüntüsünü temsil etmeye veya bir desteğe dahil etmeye ihtiyaç duymadan bir sanat eseri olarak sunulur. Örnek olarak Kubistlerin daha önce yaptığı eserler verilebilir.
Duchamp’ın gerçekleştirdiği ve Yeni Gerçekçilerin düşüncesini önceden şekillendiren bu eylem, sanat eserinin, sanatçının, izleyicinin var olma koşullarının yerine geçtiği için çağdaş sanat düşüncesi için temel teşkil eder.
Eğer izleyici bir nesneye eser olarak bakarsa eser vardır, yani başka bir deyişle resmi yapan izleyicidir. Bir sanatçının eseri artık teknik ustalığa değil, eserin taşıdığı çağrışım gücüne bağlıdır. Bu nedenle herhangi bir nesne, sanatçı karar verir ve “eserlerin sergilenmesinin amaçlandığı bir yer” olan müzede bu amaçla gösterirse bir eser haline gelebilir. İşi yapan da müzedir. Böylece sanat eseri üsluptan ve teknik bilgiden kaçar. Bakmayı bilmek koşuluyla, herhangi bir nesnede ve herhangi bir biçimde anlam, soru ve yeni bir duyum arama olanağına yaşamın bir parçası denir.
2004 yılında “Fontaine”, İngiliz sanatçılar, galeri sahipleri, eleştirmenler ve müze küratörleri tarafından 20. yüzyılın en etkili eseri seçildi. İngiltere’de Turner Ödülü münasebetiyle gerçekleştirilen ankette “500 sanatçı ve alanın uzmanından oluşan bir panelin sorgulanarak modern sanatın kurucu eserlerinin ayrıştırılması” amaçlandı.
“Richard Mutt’un bu çeşmeyi kendi elleriyle yapması önemli değil. Günlük hayatta kullandığımız sıradan bir eşyayı aldı ve öyle bir yerleştirdi ki kullanım anlamı yeni başlık ve yeni isim altında kayboldu.”
Ready-Made (Hazır Yapım) Nedir?
Ready-made (hazır yapım), Duchamp ile yeni anlamıyla hayat bulurken, sıradan veya gündelik nesneleri sanatsal bir mevkiye ulaştıran kavramın adıdır. Duchamp tarafından 1916 yılında ortaya atılan bu “yeni” kavramın akılları karıştırıp modern heykel sınırlarına dahil olduğu savunulmuştur. Bu terim, orijininden farklılaşan sosyal toplumların, sanatı diledikleri gibi yönlendirilebilir kılmalarına bir karşılık niteliğindedir. Geleneksel heykel anlayışından farklı olan bu konsept, bir takım felsefi yaklaşımları da öne sürerek, modernleşme safhasında sanılan, sıradan ve oyunlaşan sisteme karşı yönlendirilmiştir. Duchamp, cesaret öykülerine kendi imzasını da eklerken, yapıtının sıra dışılığı ve şaşırtıcılığıyla etkisini sürdürmeyi ve akıllarda dolaşan “Sanat nedir?” sorusuna tutulan acısız ışığın yönünü biraz daha geliştirmeyi başarmıştır.