Hacksaw Ridge

Genel Tanıtım

2016 yapımı bu film Mel Gibson tarafından yönetilmiş, Andrew Knight ve Robert Schenkkan tarafından da yazılmıştır. Filmi izleyenler için inanması oldukça zor olsada filmin hikayesi gerçektir. 2004 yılında yayınlanan “The Conscientious Objector” adlı belgesel üzerine yapılmış bu film, İkinci Dünya Savaşında silah kullanmadan cephede savaşan “Desmond Doss” adlı bir askerin hikayesini anlatıyor. 

Filmin çıkması aslında 15 yıldan fazla sürdü desek yanlış olmaz. Hikayenin sahibi, kahraman Desmond’u ikna etmek, bir senaryo hazırlamak ve yeterli desteği elde etmek oldukça uzun sürmüş. Nihayetinde 2016 yılında yayınlanabilen film, 89. Akademi Ödüllerinde 6 Oscara aday gösterildi ve İki Oscar ödülüne layık görüldü. Dünya çapında yaklaşık 200 milyon dolar kazanç sağladı ve şu anda 8.1 IMDb puanına sahip.

Prodüksiyon

Mel Gibson’ın “Hacksaw Ridge” filmi, sadece Mel Gibson’ın geri dönüşü değil, aynı zamanda gerçek bir kahramanın hikayesini anlatan iddialı bir savaş filmi. Desmond Doss’un, Medal of Honor ödülünü kazanan ve vicdani retçi olarak savaşa katılan tek kişi olarak tarihe geçen öyküsü, izleyicilere unutulmaz bir deneyim sunuyor. Ancak bu film sadece Mel Gibson’ın eseri değil, yapımda emeği geçen koca bir prodüksiyon ekibi var ve onlar da birçok zorlukla karşı karşıya geldi. İşte “Hacksaw Ridge” filmi prodüksiyon aşamasından ilginç bilgiler:

İlham kaynakları:

Mel Gibson, filmi tasarlarken savaşın çirkin gerçekliğini yakalamak istemiş. Barry Robison, film yapımcı tasarımcısı ve Gibson diğer savaş filmlerinden ilham alarak çalışmalara başlamışlar. Kubrick’in “Paths of Glory,” Spielberg’ün “Saving Private Ryan,” ve Kurosawa’nın “Ran” gibi eserler üzerine konuşmuşlar. Kurosawa’nın sanatsal yaklaşımı Gibson’i çok etkilemiş. Çünkü Kurosawa, renk kullanımıyla filme duygusal derinlik eklemişti. Gibson da bunu yapmak istemiş: filmin savaş sahneleri, sadece görsel şölen değil, aynı zamanda duygusal bir destek sunmalıydı

Modelleme:

Gibson’ın özel isteği üzerine filmin çekimleri için, ekip modellemeleri tamamen dijital platformdan uzak bir şekilde yapmış. Bir inç ölçekli model, savaş alanının üç boyutlu bir versiyonunu oluşturmak için hazırlandı. Kil ve diğer geleneksel malzemelerle model yapım ekibi, savaş alanını detaylı bir şekilde şekillendirdi. Bu model, yönetmen Mel Gibson ve diğer ekibin, kamera açılarını ve sahneleri planlamalarına bir dijital modellemenin sunamayacağı avantajlar sağladı ve kurgu bu şekilde planlandı.

Prodüksiyonun en zorlu kısmı:

Set dizayn ekibi, filmin savaş alanının oluşturulması sırasında büyük bir zorlukla karşı karşıya geldi. Ellerinde eğimli bir araziye sahip bir süt çiftliği vardı. Ancak filmin gereksinimleri doğrultusunda 9 metre derinliğinde ve 20 metre genişliğinde bir çukur kazmak gerekiyordu. İşte burada, çekimlerin yanı sıra izinler, drenaj, çakıl yerleştirme ve izinler alma gibi bürokratik süreçlerle başa çıkmak zorunda kaldılar. Sonuç olarak, film için savaş alanını inşa etmek oldukça büyük bir başarıydı ve tamamlanması için birçok güçlüğün aşılması gerekti.

Neden Bu Filmi İzlemeliyiz?

“Korkma…”

Savaşlar insanlığa da bir tehdittir aynı zamanda. Savaş anında birbiriyle göz göze gelen iki korkmuş düşman askeri, başka bir zamanda başka bir yerde karşılaşsalar belki de kaldırımda birbirlerinin yanından geçerken gülümseyeceklerdi… Ama kaderde birbirlerine karşı savaşta, bir sığınakta saklanırken karşılaşıp, birinin diğerinin yarasını sarmak varmış. İnsanlık böyle küçük hareketlerle kurtarılıyor işte.

“Diğerleri can alırken ben can kurtaracağım. Dünya kendini yok etmeye bu kadar kararlıyken bir taraflarını iyileştirmeyi istemek o kadar da kötü gelmiyor bana.”

Bir tarafta bayrağın, bir tarafta inancın. İnancından dolayı değer verdiğin bayrağını savunmana, insanlar inancından dolayı engel olsalar nasıl bir çıkmazın içine düşerdin?

“Lütfen geri ver, Smitty”

Ana karakterleri çekemeyen bir yan karakter hep vardır. Desmond sabahki antrenmanda Smitty’yi yendiğinde, tavır ve hareketlerinden Smitty’nin bunu kendine yediremediği çok açıktı. Amerikan anayasasının ilk maddesi, konuşma ve din özgürlüğünü sağladığı için filmde görüldüğü üzre savaş gibi beklenmedik ve olağandışı durumlarda bile bu haklar göz ardı edilemiyor. Ama bu haklara rağmen Smitty, silah kullanmayı reddeden birisi tarafından yenilmeyi kendine yediremediği için Desmond’u tahrik edip kışkırtmaya çalışmaya devam ediyor. İnancından dolayı silah kullanmayı reddeden Desmond, bu kışkırtmalara rağmen sakinliğini koruyor ve Smitty karşılık alamayınca bir süre sonra pes edip onu rahat bırakıyor. Günlük hayatımızda da böyle senaryolarla karşılaştığımız zamanlar çok oluyor ve her ne kadar içgüdülerimiz karşılık vermemizi söylese de sakinliğimizi korumanın her zaman için en iyi çözüm olduğu aşikar.

“Buradaki askerlerin bir çoğu senin gibi inançlı değil. Ama senin ne kadar çok inançlı olduğuna inançları tam.”

Herkesin küçük gördüğü inancı sayesinde istikrarını koruyup onlarca kişinin canını kurtarması o savaş anında mucize gibi bir şeydi. Buna tanık olan diğer askerler de o umudun kolayca kaybedilebildiği o cephelerde, tutunacak bir dal aradıkları için var güçleriyle buna sarıldılar.

“Hiçbir şey olmasa bile bana verdiği o gülümseme aldığım en büyük mükafattı.”

Esas gayesi Allah’ın rızasını kazanmak olsa da bir insanın acısını hafifletebilmek, o savaş ortamında onun da içindeki sıkıntıyı azaltmıştı. Zaten hayat bir gürültü patırtının arasında bulduğumuz küçük mutluluklar ve gülümsemelerle güzelleşmiyor mu? 

“Lütfen birini daha almama yardım et.”

İnsan bir kere Allah’la insanlar arasındaki engelleri kaldırıp yaşatmak için yaşamaya başladığı zaman durmak bilmiyor. Bir kişiyle yetinemiyor. Birinin daha kalbine dokunmak, birinin daha yaralarını sarmak istiyor. Hem mecazi hem gerçek anlamda. 

Bizim Gözümüzden Film Yorumu!

Dilara

★★★☆☆

Savaş sahnelerini çok sevmesem de oradaki duygu yoğunluğunu izleyiciye geçirmek için yapmalılardı muhtemelen. Aksiyondan ziyade mesaj dolu bir filmdi. İnancının bir insanı, özellikle de bir askeri, kısıtlayacağını ve görevini gerektiği gibi yapamayacağını düşünen insanlar, filmin sonunda ne kadar yanıldıklarını anlarlar. Zaten her filmde böyledir bu: ana karakter küçük görülür, sonra yaptığı kahramanca şeyden dolayı özür dileyip tebrik ederler. Ama bu filmdeki büyük fark gerçek bir hikaye olup inançla ilgili olması. 75 insan… (izleyince anlarsınız :)) 

Not: savaş sahneleri gereğinden fazla gibi geldi (evet, savaş filmi olduğunu biliyorum) o yüzden puan kırdım

Samiye

★★★★☆
Ben de savaş filmlerinden çok fazla haz etmeyen biriyim. O yüzden yer yer canım sıkılmadı değil. Ama bu filmdeki duygu bence gerçekten güzel aktarılmıştı ve verdiği mesajlar gerçekten değerliydi, o yüzden izlemeye değer bir film olduğunu düşünüyorum. Kıymetli ama aynı zamanda bir daha açıp izlemeyeceğim bir film. Bir kere yetti bana.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *