Ne güzel şey bu çay. Durduk yere aklınıza gelir, der ki beni şöyle güzelce bir demle de hasbihal edelim birbirimizle. Diyeceksiniz ki şimdi çay ile hasbihal mi olur? Çay, ince belli bardağa doldurulduğu anda kendine has rengiyle ilk önce bir göz teması kurar, selamlar sizleri. Sonra sıcaklığıyla beraber buharını gönderir, halinizi hatırınızı sorar. İşte o an, o güzel muhabbet başlar. Günün verdiği yorgunluğu, dertleri anlatmaya başlarsınız ister istemez.
O da karşılıksız bırakmaz sizi. İlk yudumunuzla beraber sıcaklığını hissettirir hemen size. Elini uzatıp size yardım etmek istediğini anlatır. Sonra bir bakmışsınız ki tüm yorgunluğunuzu almış, kafanızdaki dumanları dağıtmış bir anda. Farkında bile olmadan o denli hasbihal etmişsiniz ki, ne dert kalmış, ne tasa.
Sadece dertleşmek için mi çay içeceğiz diye sorarsanız, hayır tabii ki. Düşünün ki kışın evinizin balkonunda oturuyorsunuz, dışarısı karlarla örtülmüş vaziyette, bembeyaz. O an içinizi ısıtacak bir şeyin eksikliğini hissediyorsunuz. Tam bu anda aklınıza hemen çay gelmediyse eğer, çay ile olan bağınızı bir gözden geçirmenizi isterim. O sizi soğuk veya sıcak demeden hiçbir yerde yalnız bırakmazken sizler de onu hatırınızdan çıkarmayın.
Eh tabii ki kimseyi çay içmeye zorlayamayız, vardır eminim aranızda çayı sevmeyenleriniz. Ama çaya olan sevdamızı sizlere de aktarmazsak haksızlık etmiş oluruz. Hem dertleşebildiğimiz hem muhabbet edebildiğimiz hem de her daim içimizi ısıtan bir şeyleri veya birilerini bulmak zor malumunuz. Ancak çay öyle bir yetişiyor ki imdadımıza bazen.. Oh be diyorum çay demlendi, rahatlamanın zamanı geldi. Sadece çayın kendisi değil çayın getirdiği insanlar, muhabbetler de cabası. Öyle dostluklara, sevdalara vesile oluyor ki unutmak imkansız.
Sözlerime çay ile ilgili çok sevdiğim bir söz ile son vermek istiyorum sevgili dostlar:
“Her şeyi salla ama çayı sallama.”