Mimarlığın Gücü: Dünyanın En Görkemli Aşk Hikayesi

Hepimiz çok iyi biliyoruz ki mimarlık sadece iki beton ve biraz sıvadan ibaret değildir. Mimarlık, bir semboldür; dönemin ve yerin kültürel öğelerinin bir birleşimi, bir tezahürüdür. Çünkü tarih boyunca, mimarlar sadece binalarının formu ve işleviyle değil, aynı zamanda yapının estetiği ve bunun insanların üzerindeki etkileriyle de ilgilenmişlerdir. Bir mimari yapı, yeri geldiğinde insana birçok farklı duyguyu yansıtabilir, hatta bir ders bile verebilir. Mimarlığı bir sanat yapan da budur.

Mimarlar Asla Pes Etmez

Tarihin her döneminde mimarlar, bir yapının nasıl görünmesi gerektiğine dair geleneksel fikirlere meydan okumuş, yeni malzemeler, tasarımlar ve semboller ile insanlara bir şeyler anlatmaya çalışmışlardır. Kişi, bir mimari yapının ardındaki muazzam çalışmayı, onca emeği, alınan riskleri, ince ince düşünülmüş estetik özellikleri, problemlere karşı bulunan dahiyane fikirleri bilse, ancak hayran kalabilir. Örneğin Tac Mahal, birden fazla kültürün bir birleşimi, o dönemde var olan kültürel özgürlüğün bir anıtı ve ‘Yeryüzündeki Cennet’ kavramının bir sembolüdür. Tac Mahal, Hindistan’ın Agra kentinde bulunan bir türbe kompleksidir. Buradaki kompleks kelimesinin özellikle altını çizmek istiyorum. İnşa süreci yirmi iki yıl süren bu muhteşem yapı o kadar etkin bir yapıya sahiptir ki, türbenin şaşırtıcı boyutu ve estetik özellikleri ona kompleks deme hakkı kazandırmıştır. Yirmi bin kişinin emeği ile inşa edilen bu kompleks, Babür İmparatoru Şah Cihan’ın ve eşi Mümtaz Mahal’in mezarlarına ev sahipliği yapmaktadır. Eşine çok derinden aşık olan Şah Cihan, ona “Dünya’nın Kraliçesi” anlamına gelen “Mümtaz Mahal” mahlasını verir. Gittikleri bir sefer esnasında eşi Mümtaz Mahal doğum yaparken hayata veda eder ve bu Şah Cihan’ı çok derinden etkiler. Şah Cihan hayata küser ve uzun bir süre yalnız kalıp yas tutmak ister. Ancak bir yıl sonra kendisine gelebilmiş ve görevine geri dönmüştür. Geri döndüğünde eşine olan aşkı ona bu harikulade türbeyi yaptırmaya vesile olur. Mimarisini Ustad Ahmad Lahauri’nin üstlendiği bu yapı, Şah Cihan’ın isteklerini ve duygularını hayata geçirmek için asla pes etmemiş, ne zorluklara baş göstermiştir.

Tac Mahal'in Kültürel Değeri

Kubbesi İran kültüründen; minareleri, Kur’an ayetleri, tuğla stilleri ve diğer süslemeleri Müslüman kültürlerinden; Chhatri’ler yani cenaze anıtları Hindu kültürlerinden; ve son olarak yontulmuş sekizgen merkezi portal ve iki seviyeli nişler Timurid kültüründen esinlenilmiştir. İşte birden fazla kültürün muhteşem bir birleşimi olan Tac Mahal, insanların uyum ve ahenk içinde yaşadığı ve birlikte gelişen Babür İmparatorluğu’nun bir temsilidir. Müslüman azınlığın Hindu çoğunluğu kontrol ettiği bir toplumda güç birleştirmek ve ahenk içinde yaşamak elbette kolay değildir. Ancak Akbar-ı Büyük gibi Babür liderleri bu mücadeleyi başarmış, kültürel özgürlük ve ahenk içinde bir toplum oluşturmuşlardır. Öyle ki, zamanının en büyük yapılarından birisini inşa edebilmiş, bahçesinin tasarımından yapıdaki renklere kadar en küçük detayları bile özenle seçerek kim bilir her detayın ardına ne hikmetler yerleştirmişlerdir. Tac Mahal hem toplumun en iyisini temsil eder hem de “Yeryüzündeki Cennet” kavramını idealize eder. İşte adeta güzelliği ile insanı hayrete düşüren bu şaheser, mimarisi ile ne hikayelerin, ne duyguların ve ne hislerin bir sembolü olarak dünyanın yedi harikasından biri seçilmeye hak kazanmıştır. Sanatın gücünü kullanarak daha hemhal bir dünyayı umutlayan bu yapılar, bizlere adım atma vaktinin geldiğini hatırlatırlar.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *