Yolculuk ya hu sevgili!

Alnıma yazılmış olanı mı seçtim? Seçimlerimle aynı yere mi gittim? Bu hikayenin sonu hep aynı şeye çıktı. Yolculuk benim için hem bir ayrılık hem de bir kavuşmaydı. Bundan dolayı kopamadım, ne yollardan ne de kendimden. Yolcuyum, ötesi berisi yok. Sabahlara sana, akşamlara başka diyarlara yolcuyum. Belki bu kadar özlemesem çıkmazdım yola. Başka türlü yangınım sönmezdi, bunu anladım yolda. Bilmiyorum… Yola başlarken bitecek gibiydi her şey. Meğerse bitmezmiş hiçbir şey, başlarmış bir sürü yeni şey. Ne kazandın dersen bu işten, yolculuğun hiç bitmeyeceğini anladım bu dünyada. Hani diyor ya şair, her sabah doğan güneş bir sabah doğmaz oldu. Belki de bundan korkuyorum. O güneş hiç batmasın diye sabah erkenden yol alıyorum. Koşuyorum, gözlerim yarı açık. Günün bu saatlerinde sana susuyorum, seni içiyorum. Alnımdan akan terler yaşadığımı hissettiriyor. Aradım durdum yoldaki taşların sebebini. Dargın yüreğimin ilacını bulamadım desem şifacı kızar mı? Doyumsuz gözlerim her güzel çiçeği istedi yol kenarında. Koparamadım sahibi kızmasın diye. Şimdi bana kızma, darılma; her kalp atışında sana biraz daha yakınım ya da biraz daha uzak… Bilemem ama rüzgarlar saçlarını, mevsimler halini ve tavrını, her küçük cilve gözlerini hatırlatır bana. Ben yolda olmayı seçtim, yolumu seçtim. Zaman sever mi bilmem bu kararımı ama sevdanın sevdiği besbelli, yoksa kalbim nasıl atardı bu denli canlı?

One Response

  1. “Şayet, her bir kalp atışı uzaklaştıracaksa beni senden, yahut varsa en küçük bir ihtimal dahi, nefes bana zehir, uyku ise ölüm olacaktır.”

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *