“O ceviz dalları, o asma, o dut
Gül gül, mektup mektup büyüyen umut
Yangından yangına arta kalmış tut
Muhabbet sürermiş bir rüzgar kadar”

Geldi.

Geldi ve geçti.

Pencereleri döven bir rüzgar kaldı. Ondan geriye saymanın çaresizliğini yaşıyordum ben dört duvar arasında. Korkuyordum. Hissedebildiğim tek duyguydu korku. Dışarıda bir uğultu, uğultusu siniri korkum kadar çok olan rüzgarın. Ne ara bu hale geldik eski dostum? Masumca kırlarda dolaşırken başımı okşadığın günler ne kadar geride kaldı? Yıllar yılı dost bildiğim aynalar bana küseli kaç vakit geçti? Şimdi bakıyorum aynaya; ayna titriyor, ben titriyorum; ben titriyorum, ayna titriyor.

Zangır zangır.

Bir uçurtma takılıyor gözüme. Gerçek mi yoksa hayal mi kestiremiyorum. Umutlarımı kuyruk yapıyorum o uçurtmaya. Ah eski dostum, çocukların maskarası haline mi gelecektin sen bunca yıl sonra? Sana karşı gelerek yükselen bir varlık ama sensiz yükselemeyen… Sana muhalefeti yükseltiyor, onu ikametgahın bulutlara. Bu, geceyle gündüzün birbirine muhalefeti gibi değil. Gece ile gündüz var olabilmek için birbirlerine muhtaçlar. Sen var olabilmek için umutlara muhtaç mısın dostum?

Dört duvar arasında, korkuyorum. Sakinleşsen ya eski dostum. Azıcık sakinleşsen… Anlıyorum seni, anlayabiliyorum. Sinirlisin insanlara, insanlığa. Bizi haklı çıkarabilecek bir mazeretim de yok. Haklısın kızmakta ama kızmak çözüm değil ki! Aradaki uçurumu derinleştirmez mi? Sonda kurdukları tribünlerle senin nefretini kullanırlar. Senin nefretini sana karşı kullanırlar. Ulaşamayacağın mekanlara gider, dalgakıran kurarlar. Nefret, çözüm değil. Hiçbir zaman da olmadı. Gel, kardeş olalım. Abim ol. Beni, kardeşin olmaya kabul et. Başımı okşa eski günlerdeki gibi. Sana güller hazırlayalım yine. Koşturalım seninle dağda, bayırda… Özledim seni. Anneleri yemek bulmaya giden kuş yavruları misalidir sana olan hasretim. Senden kaçmama izin verme. Duvarlar arasına hapsetme beni. Sarıl yine belime, sarıl eskisi gibi.

Pencerem açık, sana kapım hep açık. Yeter ki gel. Sen gel, yeter. Tayfun olsan da gel, meltem olsan da… Ne olursan ol, yine gel. Aşka gel, şevkle gel, rüzgar bekleyen dimağlara ilaç olma heyecanıyla gel. Gel. Gel ama durma burada. Seni bekleyen milyonlar var şu dünyada. Es onların gönüllerine. Ferah ol, ferahlık ver. Serinlet sıcaklardan bunalan çocuğu. Onun da umutları yükselsin gökyüzüne seninle birlikte. Onun da uçurtması uçsun göklere. 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *