Özlemim ta derinlerden, etkiler olur olmadık yerden.
Gözlerimin pınarı yaşarır şimdi, anda kalır o sıcaklıklar da…
Suyun kıyıya vurması gibi, çare bulamaz buluşurum ben de sessizliklerle.
Yaramın derinliği değildir beni ağlatan, izin kalması an meselesidir de ondan…
Uyanamam gördüğüm rüyalardan, hoş gerçeklik çalar kapımı her an.
Şimdi ellerimde çiçekler, gözlerim ufka kadar, belki ayaklarım geriye gidiyor ama…
Şaşırıyorum yaptığım hesaplara, iflah olmaz bir kırlangıcım şaşarım yollarda.
Uçuyorum en tepeye, arkama bakmadan, dönmesi zor olsun diye.
Hiçe saydığım ne vardı? Geride kalan kalpler mi beni aldı?
Sorarım şimdi biz mi yandık? Yoksa yakan mı aldandı?
Ruhum hep senin yanındaydı, sadece ufka bak, sevdiğim biri öyle yapardı.
Ben o geçtiğin yollardayım, her bir yağmur tanesi şahittir ki.
Ondan yağar her gün en derinime, en delimize; kaçamaz istese de.
Sesler hiç kesilmesin yoksa alır başımı giderim.
Yüreğim taze ekmek kokusunda huzur bulsa başka ne isterim?
Sanarım sessizlik uyutur beni, kazar en dibine bu kuyuyu.
Ama söylenenler susturur bu martıların sesini.
Çünkü bilirler ki bu ses özgürlüğün ta kendisi.
Ne yazacak şeyim kaldı, ne de tüketecek ümitlerim.
Söyle şimdi neyleyim? Kimlere gideyim? Bu dertli başımı seveyim.
Bilmem ben kendimi, beni bilen anlatsın şu ıssız halimi.
Söz, yazacağım kelimelerin en sıcak tenlisini.
Simdi ayva çiçek açmış da, bana yazı getirecek seni gerek seni!